Ömer Faruk Çolak: Diyanet İşleri Başkanı Bile Po.. Üşümesin Diye Isıtmalı Koltuklu Araçla Dolaşıyor
Küreselleşme, finansal serbestleşme olarak tanımlanıyor ve bu süreç, dünya genelinde borç stokunun artmasına yol açıyor. 2024 yılının ilk çeyreği itibariyle küresel borç stoku 315,1 trilyon dolara ulaştı.
BORÇ DAĞILIMI
Gelişmiş ülkeler 205,9 trilyon dolar, gelişmekte olan ülkeler ise 101,9 trilyon dolar borçlanmış durumda. IIF’nin Mayıs 2024 raporuna göre, borcun 59,1 trilyon doları hanehalkına, 94,1 trilyon doları reel sektöre, 91,4 trilyon doları devlete ve 70,4 trilyon doları finansal sektöre ait.
BORÇ SÜPER DÖNGÜSÜ
Borç süper döngüsü, zenginlerin artan tasarrufları ve küresel tasarruf bolluğu ile ilişkilendiriliyor. Artan gelir eşitsizliği, tasarruf fazlasının birikmesine neden oluyor. Tasarruf fazlasına sahip ülkeler, verdikleri borçlar sayesinde küresel gelirden daha büyük pay alıyor.
Ekonomim yazarı Ömer Faruk Çolak “Borçla Sömürülmek” başlıklı yazısının konuya ilişkin ilgili bölümü şu şekilde:
“Bunun güzel örneklerinden birisi de elbette Türkiye. Lüks kamu binaları, saraylar yapıldı. Manevi dünyamızı aydınlatmakla görevli Diyanet İşleri Başkanı bile po.. üşümesin diye ısıtmalı koltuklu sekiz silindirli araçlarla dolaşmaya başladı. Halkımızda (hanehalkı) bu borçlanmadan nimetlendi konut, otomobil aldı. Özel sektörün ise keyfi çok yerinde idi. Yüksek karlarla ne üretseler sattıkları gibi, Çin’den ithal ettikleri “dandik malları” ya küçük üreticiye ara malı, ya da tüketiciye nihai mal olarak sattılar. Bankacılık sektörü de yurtdışına borçlanarak bol bol başta kayırılmış inşaat sektörü olmak üzere kredi dağıttılar. Böylece ülke tümü ile krediye bağımlı hale geldi. Hükümet sonuna kadar bu politikayı sürdürdü. Yetmedi, yeni fonlar kuruldu. Dünyada ulusal fonlar cari fazla veren, tasarruf oranı yüksek ülkelerce kurulmasına karşın Türkiye bu avantajlara sahip olmadığı halde Türkiye Varlık Fonunu kurdu. Özelleştirilmeyen ancak kolay özelleştirilebilir kamu kurumlarını ve arazileri fona devretti. Yine yetmedi kamu vakıfları kuruldu, özel vakıfl ar kurduruldu. Bunlara denetimsiz olarak kamu kaynakları aktarıldı.
Sonunda Hazine ve TCMB kasaları tam takır kuru bakır haline gelince rüyadan uyandılar. Ancak borç tuzağına düşülmüştü. Üstelik döviz rezervi tükendiği için ülke borç ödeyemeyecek noktaya geldi. KKM gibi araçlar yaratıldı. KKM yılandı ana denize düşüldüğüne buna sarılındı. Sonuç tam bir fiyasko oldu.
Bu modelin tümü ile çökmesi sonrası Maliye Bakanlığına getirilen Mehmet Şimşek’in kucağına negatif döviz rezervi, zarar eden TCMB, 1,2 trilyon bütçe açığı, cari açık ve yüksek bir enfl asyon bırakıdı. Sayın Şimşek’i kutlamak gerekir. Çünkü bu ağır yükü kabul etmesi bile cesaret işi. Türkiye 22 yılda her geçen yıl daha fazla borçlanarak harcama yaptı. Bunun sonucunda 2002 yılında 258 milyar TL olan borç stoku 2024 Mart ayında 7,5 trilyon TL’ye, dış borç stoku da 131, milyar dolardan 500 milyar dolara yükseldi. Bunun neticesinde 2006-2023 döneminde alacaklılarına toplam 2 trilyon faiz ödemesi yaptı. Bu rakam toplam borç stokunun yüzde 40’ına karşılık gelmekte.”